İnsanlardaki kaderin dem vaktini şehirlere kim söyler?
Elbette ki uyumsuz bir keder içindeki şairler.
O, alacakaranlık bir ülkede doğduğunun bilincindeydi, Alacakaranlıktaki Ülke'yi yazdı. Uyumsuz benliğini ve insanın kalbine kalbine işleyen yağmurlarla ıslandığı şehrini şiirle güzelleştirdi.
Karamsarlığı yüzünden umutsuzlukla itham edildi. Oysa onun kusuru, sadece iyimser olmamasıydı. Umutluydu, ama kendine ve etrafına kahredecek, bununla yetinmeyip bir de kastedecek kadar sorgulayıcıydı.
Bilin ki Akdeniz'in kültür havzasının bir yanında Albert Camus yürüyorsa, öbür yanında Ahmet Erhan kulaç atıyordur. Ordadoğu'nun serkeş dağlarının bir yamacından Halil Cibran iniyorsa, öbür yamacında Ahmet Erhan kuşlarla cıvıldaşıyordur.
Ahmet Erhan, evrensel yalnızlığın şairi, hayatının kıyısındaki denemeleriyle...